Esneklik! Neden? Emek İçin mi, Sermaye İçin mi?
“Esneklik; bir bütün olarak birikim modelidir, birikim emeğin üstüne değil sermayenin üstünedir. Kamudan tüm özel sektörlere kadar bu böyledir.”
1 Kasım 2025
Kapitalizmin sermaye üretim yapılanması, artı-değerin büyütülmesine odaklıdır. Artı-değerin büyütülmesinin temel yöntemleri için de Marks “mutlak ve nispi artı-değer” ayrımı yapar. Mutlak artı-değer, iş günü süresinin uzatılmasını; nispi artı-değer, üretimde kullanılan araçların, teknik ve teknolojinin, yönetişim biçimlerinin gelişmesini ifade eder. Üretim yapılanması ve yönetimi de nispi artı-değer alanında değerlendirilir. Buradaki temel yaklaşım, sermaye üretim sürecini, pazar-piyasa ilişkilerini doğrudan ilgilendirir.
Keynesyen dönemin “tam istihdam” anlayışından çıkılarak “esnek istihdam” anlayışına geçişin yaşanması bir örnektir. Üretim süreci ve bu süreçte kullanılacak emek gücü yönetimi, sermayenin kullandığı teknik ve teknoloji ile bağlantılıdır; buradaki mevcut gerçeklik ve değişmeler, iş yasalarına (kamu ve özel) yansır. Sermayenin iş kanununda sık sık değişiklik talep etmesi ve bunların olmasının nesnel zemini buraya dayanmaktadır. Tek muhatap sermayedir…
Marks’ın mutlak ve nispi ayrımıyla tanımlamaya çalıştığı alan, direkt üretim alanıdır. İş günü süresi, üretim araç ve yöntemlerinin niteliği, emek gücü kullanım politikaları, artı-değer ve artı-değer oranlarıyla bağlantılıdır. Dolayısıyla bu alandaki tüm değişmeler, doğrudan emek gücünü ilgilendirmektedir; finans alanından sanayi, hizmet ve tarım sektörüne kadar bu böyledir. Bu temelde, hükümetler iş kollarına ilişkin makro ve mikro politikaların oluşmasını sağlar, ekonomik faaliyetlerin gelişim ve değişim yönlerini ortaya koyar.
Sermayenin, teşebbüslerin referans olarak hareket edebilecekleri bir tablo sunarlar. Makro ve mikro temelde ortaya konulan yaklaşımlardan, tablolardan biri de Orta Vadeli Programlar (OVP)’dır. Burada hem genel görünüm hem de yatırım politikalarının genel seyri verilir. Burada da çalışmalar yine emeğe göre değil sermayeye göredir, onun yatırımlarını şekillenmesine dönüktür.
OVP: Daha fazla esneklik
Orta Vadeli Program’ın Resmi Gazete’de yayınlanmasının ardından çalışma rejimine ilişkin politikaların nasıl şekilleneceği de görülmüş oldu.
1971 tarihli 1475 Sayılı İŞ Kanunu’nun yerini bilindiği gibi 2003’te 4857 sayılı iş kanunu almıştı. AKP’nin IMF, Dünya Ticaret Örgütü gözetimi ve onayıyla çıkarmayı başardığı en önemli yasaydı. 4857 Sayılı İş Kanunu’yla daha önce çalışma rejimi içinde bulunmayan esnek üretim modeline ilişkin birçok uygulama yasalaştırılmıştı. Sermaye üretim örgütlenmesine ilişkin Türkiye pazarında uygulanan çalışma rejimi, sermaye tarafından oldukça katı ve patronlara manevra kabiliyeti sağlama açısından elverişsiz bulunuyor, değişmesi için sürekli baskı yapılıyordu. 32 yıl boyunca yürürlükte kalmış 1475 Sayılı İş Kanunu, özel yasalar, politikalarla zaten defalarca delinmiş, meşhur 24 Ocak Kararları gibi kararlarla anlamsızlaştırılmıştı.
Türkiye’deki klasik fordist sistem ve buna göre şekillenmiş iş kanunu, kamu personel kanunu, sigorta ve emeklilik sistemi yeni üretim modeline göre şekillenmeli ve bu hızlı şekilde sağlanmalıydı. Parçalı ve esnek üretim modeline göre ülke pazar ve piyasa şartlarının oluşturulması zorunlu bir ödevdi. 1980 AFC’si bunu 24 Ocak Kararlarıyla sağlamış olsa da tamamlayamamış; 4857 Sayılı İş Kanunu’yla AKP dönemiyle tam biçimlerine kavuşturulmuştur. Ancak yasalar, dinamik toplumsal şartlara bağlıdır; değişen iş yapma biçimleri, gelişen teknik ve teknoloji, yeni oluşan iş alanları bu dinamik zemini sağlamaktadır. Sermaye güçleri, bu toplumsal zorunluluk şartlarını görerek çalışma rejimlerini daha fazla esnek üretim modeline göre şekillendirme ihtiyacı duyarken buralarda oluşacak emek bilinç biçimlerini tehdit haline gelmeden sistem içinde tanımlama ve konumlandırmayı temel almaktadır. Dolayısıyla OVP’lerdeki yaklaşımlar, iş kanununda yapılacak yasal değişiklikler anlamına gelmektedir.
Neo-liberal dönemin en temel sermaye birikim modeli, parçalı ve esnek üretim modelidir. Emperyalist mali sermaye, bu birikim biçimini genel planda uygulamaktadır. Ülkelerin ekonomik-siyasal yapılarının da bu temelde değişmesi için her türlü yöntemi kullandığı biliniyor. 24 Ocak Kararları, ülke özgülünde bu bakımdan “milat” kabul edilmektedir. Böylece üretim süreçleri, bu modelle parçalanarak bir malın farklı üretim yerlerinde ve hatta farklı ülkelerde üretilmesi mümkün hale gelmiş; esnek iş yasaları, emek istihdam şartlarıyla güvencesizlik yaygınlaştırılmış ve neo-liberalizm bu modelin küresel yapısı olmuştu. Gümrük kanunları, ithalat-ihracat kanunları bu yapıya göre şekillenmiştir, şekillenmektedir. Siyasal-ekonomik politikaların tümü bu genel politika ekseninde düzenlendiği için Resmi Gazete’de yayınlanan OVP de yine aynı noktada sermayenin taleplerine uyarak esnek uygulamaların kapsamını genişletmeyi önüne hedef olarak koymuş bulunuyor.
Esneklik ve güvence yanyana olamaz
4857 Sayılı Kanun, yirmi küsur yıldır uygulanıyor! Bu kanunla birlikte parçalı ve esnek üretim, birikim modelinin temel hatları oluşturulmuştu; kısmi süreli çalışma (part-time) süreli iş sözleşmesi, çağrı üzerine çalışma, denkleştirme uygulaması, telafi çalışma, performansa dayalı ücret, ücretsiz izin, taşeronlaştırmanın “alt işveren” düzenlemesiyle yaygınlaştırılıp derinleştirilmesi çalışma rejiminin, üretim sürecinin özellikleri haline getirilmişti. Patronlar bu uygulamaları yeterli bulmuyor ve iş kanununda değişiklik talep ediyorlar. TİSK’in “Yeni Nesil Çalışma Modelleri” (2022 Şubat) adlı kitabında bunlar ayrıntılandırılmıştı. 2024-Temmuz ayında, Cumhurbaşkanı yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın başkanlığında toplanan “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu”nda konu konuşulmuş, toplantı sonrası Cevdet Yılmaz “Uzaktan, kısmi ve geçici süreli çalışma ile platform çalışması gibi yeni nesil esnek çalışma modellerine dair mevzuat değişikliği ihtiyaçlarının iş dünyası gerçeklikleri ve iş yaşam dengesi gözetilerek belirlenmesi kararı alındı” şeklinde açıklama yapmıştı. (22.08.2024, Birgün Gazetesi) Bu noktalar bugün OVP’ye alınmış durumdadır.
OVP, bu kapsamda çalışma saatlerinin 15 basamaklı yeni bir sistem içinde esnekleştirilmesini hedeflemektedir. Bu haftalık çalışma süresinin dağıtılmasıyla ilgili, yoğun dönemde fazla durgun dönemde az çalıştırma, dolayısıyla ücret ve primlerde buna göre düzenlenecek, kısmi süreli ve geçici çalışmanın kapsamı genişleyecek ve işçiler, tam zamanlı çalışma ve tam sosyal güvence imkanından yoksun kalacaklar. Uzaktan/platform çalışma modelleri, orijinalleşme sürecinin gerekleri olarak yaygın hale getiriliyor. Bu modelde işçinin iş kazası, fazla mesai ve iş güvencesine yönelik hakları muğlak. Yükümlülük iş kanunundan mı yoksa özel sözleşmeden mi doğuyor belirsiz kalıyor. Platform işçiliği (kurye, çağrı hizmetleri vb.) fiilen güvencesiz olanlar, iş kolları içinde deneme süresinin 1 yıla kadar uzatılması isteniyor. (Şu an 2 ay, toplu sözleşmelerde 4 ay. Bu süre içinde patronlar işçiyi tazminatsız olarak işten çıkartabiliyor.) Ayrıca TİSK işe alma ve işten çıkarma maliyetlerinin hafifletilmesini, ücretlerde işletme ve işkolunun verimliliğinin esas alınmasını, işgücü maliyetinin düzey ve artışları iç ve dış piyasalardaki rakiplere göre düşük tutulmasını, özel istihdam büroları aracılığıyla kurulan iş ilişkisindeki sınırlamalar, süre sınırlamalarının kaldırılmasını da talep etmektedir. Burada güvenceye dair yaklaşım bulunmamaktadır.
OVP’de öngörülen düzenlemelere ve genel olarak esneklik yaklaşımına bakıldığında “Güvenceli Esneklik” yaklaşımının birbirinin zıddı olduğu görülmektedir. Esnekliğin, patronların mutlak ve nispi artı-değer oranlarını artırma odaklı, emeğin kazanılmış haklarını ise ortadan kaldırmaya dönük olduğu görülüyor ki; yılladır işçi ve emekçiler bu saldırıları tecrübe ediyorlar. Emek ve performans ilişkisi, mutlak artı-değerin yoğunlaşmasını anlatmaktadır, nispi artışlar ve üretim sürecinin esnek, güvencesiz, kuralsızlaştırılması ise bunun derinleştirilmesinden başka bir şey değil, esneklik varsa güvence yoktur. İkisi yanyana olamaz. Bu açılardan “güvenceli esneklik” kavramı gerçeğin tahrif edilmesidir. Esneklik; bir bütün olarak birikim modelidir, birikim emeğin üstüne değil sermayenin üstünedir. Kamudan tüm özel sektörlere kadar bu böyledir. Temel mesele, emek güçlerinin esnekleşmesiyle toplam toplumsal servetten aldıkları payın sürekli düştüğünü, enflasyonun esas kaynağının burası olduğunu görmesi ve mücadeleyi yükseltmesidir.